May
01
Gönderen: admin, Makale, Mayıs-1-2014

Bugün 1 Mayıs… Ülkede Taksim Meydanı kavgası yaşanıyor. Hükümet kullandırtmamakta ısrarlı, sol ve Marksist gruplarla sendikalar kutlamakta…

“Taksim Meydanı işçi sınıfının hafızasıdır. O hafızayı silemezsiniz.” deniliyor. Adeta bir namus meselesi halinde olaya yaklaşılıyor.

Bu ısrar ve dayatmalarla mesele, birilerinin namusuna sahip çıkma göstergesi haline getiriliyor. İlginç bir samimiyet, kör bir sadakat görülse de, batıl bir ideolojinin temsili gündemde olsa da, sembollerinden vazgeçmeyen bir kesim var karşımızda…

“İşçi sınıfının hakkı, eşit bölüşüm ve paylaşım” gibi kulağa hoş gelen sloganların sahipleri, gerek bu sloganlar, gerekse devletle yaptıkları ‘meydan’ kavgasıyla kanı kaynayan gençler üzerinde bir etki alanı oluşturabiliyor. Sorumsuzca, akıbetlerini düşünmeden, sadece kör ve sapkın ideolojik kavgalarına asker olarak gördükleri bu gençler üzerinden şeytani kavgalarını yürütebiliyorlar.

Yeni Berkin hadiselerinin yaşanabilme ihtimalini önemsemeden kışkırtıcı bir dil kullanmaya devam ediliyor.

Kapitalist dünya bu söylemleri seviyor; cepleri ve göbeği şişkin baronlar bu eylemlerden hoşnut oluyor… Emperyalist ağalar, sloganların yazıldığı afiş ve pankartları bizzat kendileri temin ediyor. Kutlayın, kutlayın diyor…

1 Mayıs bu ağaların iktidarını değiştirseydi dünyada yasaklanırdı emin olabilirsiniz… Bugün cebindeki ekmek ve simit parasıyla meydanlarda bağırttırılan işçiler, hakkını aradığı memnuniyeti ile sırtları sıvazlanıp evlerine gönderilen yığınlar için deşarj seansları gerçekleşmiş oluyor.

Hak ve Adaletin mutlak anlamda İslami bir dönüşümle gerçekleşebileceği ihtimalini meydanlardan, ekranlardan haykırmanın mümkün olmadığı, akla bile getirilmediğini düşündüğümüzde sahte kurtarıcıların milyonların akıbetini, ahiretini nasıl belirlemeye çalıştıklarını daha bir hüzünle gözlemleme durumunda kalıyoruz.

İşçiler şu soruları bu hengâmede maalesef hiç soramıyorlar; bu sendika başkanları oturdukları koltuklardan niçin yıllardır kalkmıyor, lüks ve şatafatlı hayatlarını hangi para ve imkânlara borçlular, milletvekilliği ve bakanlık sürecine doğru basamak tahtası olarak gördükleri bu makamların sahipleri niçin birer işçi gibi yaşamıyor, gençlik döneminin hızlı devrimci gençleri okul bittikten sonra kapitalist patronların sahip olduğu gazete ve TV’lerde bir işçinin 5 yılda kazandığını bir ayda kazanma adına nasıl taklalar atabiliyor, devrim, orak çekiç şiirleri okuyan artistler, halkı sömüren azgın faiz kurumlarının teşvikini yapan reklamlarda nasıl boy gösterebiliyor…

Bu sorular uzar gider… Dindarları sahte dini hikâye ve menkıbelerle uyuturlar, işçileri işçi bayramlarıyla… Sonra; anneleri, kadınları, özürlüleri, doğa ve hayvan sevgisine sahip olanları ürettikleri günlerle uyuşturup aldatırlar…

Günler biter kadın yeniden kapitalizmin malı olarak piyasaya sürülür, gökdelen ve AVM’ler uğruna ağaçlar sökülür, doğa tahrip edilir ve işçiler yeniden ay sonunu getiremedikleri işlerine geri dönerek ahiretlerini düşünmelerine fırsat vermeyen yoğun koşuşturmanın içerisine kendilerini kaptırır dururlar…

Evet, bugün 1 Mayıs… Evlenmesine izin vermedikleri kızın 5 yaşındaki kardeşini bıçaklayıp, yakan cani, 14 yaşında, 5 aylık hamile durumda uyuşturucu komasıyla ölen kız, boşanmak istediği için kocaları tarafından öldürülen kadınlar, başıboş bırakılan kuyulara, havuzlara düşerek ölen çocuklardan bahsetmenin zamanı değil şimdi… Hele bu insanlık dışı eylemlerin sahiplerini yetiştiren düzenle hesaplaşmak hiç mi hiç gündeme gelmemeli…

Mısır’da 683 yeni idam kararına net bir itiraz göstermeyen, Suriye’deki katliamlara gözünü yumanlar, inşallah halkları aldatabildiğiniz son 1 Mayıslarınızı kutluyor olacaksınız.

Mısır’da Sisi ve darbeciler, Suriye’de Baas, bu topraklarda Laik, seküler zihniyetle beraber siz de tasfiye edileceksiniz. O zaman kıble olarak seçtiğiniz Moskova, Washington, Brüksel ve Pekin’de size sahip çıkamayacak…

Son bir söz de İslami mücadele yürütme iddiasındaki kesimlere olsun… Taksim Marksist kesimin hafızasıymış… Peki bizim hafızamız olan Beyazıt niçin terk edildi. Niçin Tevhidi, inkılabi eylemliliğin mekânı, Müslümanların dili, sesi olan bu meydanla irtibatınızı Ak Parti süreciyle birlikte kestiniz?


Comments are closed.