Haz
12
Gönderen: admin, Makale, Haziran-12-2025

Bölgedeki 2 milyon insanın ciddi gıda yetersizliği ile karşı karşıya kaldığı Gazze, 2 Mart’tan bu yana tam bir gıda ablukası ile karşı karşıya…  Bu abluka, sadece malzeme ve hizmetlerin değil, aynı zamanda umudun, dayanışmanın ve insan onurunun da hedef alındığı bir kuşatmaya dönüştü… Uluslararası hukuka ve vicdana meydan okuyan bu kuşatma karşısında yöneticiler pasif ve işbirlikçi tavırlarını sürdürmeye devam ediyor. Sivil inisiyatifler ise bu sessizliği delmeye çalışıyor.

Özgürlük Filosu Koalisyonunun bir parçası olan Madleen gemisi, soykırımcı İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik yasa dışı ablukasını protesto etmek ve bölgeye insani yardım ulaştırmak amacıyla 1 Haziran’da İtalya’nın Sicilya adasındaki Katanya limanından yola çıkmıştı.

Madleen gemisinin adı, Gazze’nin ilk ve tek kadın balıkçısı Madleen’den geliyordu. Gemi, geçtiğimiz ay İsrail dronlarının Malta açıklarında vurduğu Conscience gemisinin ardından hemen demir almış, umut yolculuğuna başlamıştı.

Madleen, Akdeniz’in mavi sularında yüzen sıradan bir gemi değildi. O, içindeki 12 gönüllü aktivistle birlikte, dünyanın abluka altındaki en büyük açık hava hapishanesi olarak anılan Gazze’ye insani yardım ve moral desteği taşıyordu. Evet, Madleen’de 11 aktivist ve 1 gazeteci bulunuyordu. Geminin yolcuları sürekli olarak, “Ne olursa olsun denemeye devam etmeliyiz; çünkü denemeyi bıraktığımız an insanlığımızı kaybederiz” mesajını paylaşmaktaydı.

Gemi, herhangi bir devletin güdümünde değildi. Bir savaş gemisi veya yük gemisi hiç değildi. En fazla ne taşıyabilirdi ki? İçerisinde, bazı tıbbi malzemeler, biraz un, pirinç, bebek maması, bebek bezi, koltuk değnekleri ve çocuklar için protezler olsa da geminin en büyük yükü “umuttu”… Yalnız bırakıldıklarından yakınan, insanlığa küsmüş ama Allah’la bağlarını güçlendirmiş Gazzeliler için umudu, sevgiyi ve merhameti taşımaktaydı… Vicdanı, merhameti hiç yaşamamış ve tatmamış olanlar, bu duyguyu ve bu duygu sahiplerini de düşman olarak görmekteydi.

Hukuksuz olan Gazze ablukasını delmek ve aynı zamanda dünyanın dikkatini Gazze’de yaşanan trajediye çekmek isteyen Madleen ağır bir mesaj taşıyordu: “Gazze asla yalnız değil.”

Madleen’in yolculuğu, hukuksuz bir şekilde sonlandırıldı. Bu vicdani sefer, uluslararası sularda işgalci İsrail donanmasının silahlı müdahalesiyle yarıda kesildi. İşgalci İsrail donanmasına ait birlikler, açık denizde gemiye müdahale etti ve içindeki 12 aktivisti zorla gözaltına aldı. Bu olay, sadece bir gemiye müdahale değil, aynı zamanda uluslararası hukuka, ifade özgürlüğüne ve sivil iradeye karşı da yapılmış ciddi bir saldırıydı.

Barışçıl ve sivil amaçlı seyir halindeki bir gemiye, hele ki uluslararası sularda müdahale etmek açıkça deniz korsanlığı yapmaktı. 2010 yılında, yine Gazze’ye insani yardım götürmek için yola çıkmış olan Mavi Marmara gemisine saldıran zihniyet, Madleen’e de tahammül edememişti.

Uluslararası deniz hukuku, barışçıl sivil gemilerin açık denizlerde serbestçe seyir hakkını garanti altına almaktaydı. Silahsız ve sivil bir geminin, kendi bayrağı altında, barışçıl amaçlarla yol almasının engellenmesi mümkün görülemezdi.

Madleen’in kaçırılması ve 12 yolcusunun alıkonması üzerine en büyük tepkiyi yine halklar gösterdi. Olayın ciddiyetine rağmen, uluslararası devletlerden güçlü bir tepki ortaya konmadı. Gözaltına alınan aktivistlerin ülkeleri, sadece “endişe duyuyoruz” seviyesinde açıklamalarla yetindi. Bu sessizlik, İsrail’in yıllardır sürdürdüğü dokunulmazlık politikasına daha çok cesaret vermekte…

Fiziki bir kuşatmadan çok daha fazlası olan İsrail’in uyguladığı abluka, bir halkın onurunu kırmaya, direncini tüketmeye yönelik sistematik bir saldırı aslında… Ancak Madleen gibi girişimler, bu saldırılara karşı insani vicdanın hala ayakta olduğunu kanıtlıyor.

Madleen belki limana ulaşamadı; ama taşıdığı mesaj çoktan Gazze kıyılarında yankılanmaktaydı. Gazze, modern dünyanın en utanç verici suskunluklarının sembolüydü… Dünyanın farklı köşelerindeki vicdan sahibi insanların Filistin’le kalbinin attığı ispat ediliyordu. Bu sembolik değeri yüksek girişimler, kamuoyunun dikkatini yeniden Gazze’ye çevirdiğinden abluka altındaki halk için su ya da ekmek kadar kıymetliydi.

Bu seferler, sadece bir geminin değil, insanlık onurunun yolculuğudur. Ve bu yolculuk, ne kadar engellenirse engellensin, vicdanın sesi mutlaka bir gün hedefine ulaşacaktır.


Comments are closed.