Tem
31
Gönderen: admin, Makale, Temmuz-31-2025

Gazze’de 22 aydır süren katliam, yalnızca Filistin halkının değil, tüm insanlığın vicdanını kanatmaya devam ediyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden ve farklı organizasyonlarından gelen tepkiler kartopu gibi büyüyor. Peş peşe görülen uluslararası çıkışlar, işgalci israil’in işlediği suçların örtülmesine fırsat vermeyecek netlikte…

Avrupa’dan yükselen güçlü bir çağrı ve Latin Amerika’nın kalbinde toplanan bir zirve, İsrail’in dokunulmazlık kalkanının çatladığının en somut göstergesi oldu. Gazze’nin harabeye dönmüş sokaklarından yükselen yardım çığlıkları, Bogota ve Brüksel’de karşılık buldu.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği’nin 58 eski büyükelçisi, yayınladıkları ortak mektupla İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da işlediği vahşet suçlarına karşı AB’yi harekete geçmeye çağırdı. AB kurumlarına hem de üye devletlerin hükümetlerine hitaben kaleme alınan mektup, Brüksel’in aylarca sürdürdüğü kayıtsızlığı sert biçimde eleştiriyor ve Avrupa’nın ahlaki otoritesini yitirme riskiyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor.

Mektupta, Gazze’de süren ağır yıkıma ve Batı Şeria’daki sistematik şiddete işaret ediliyor. Eski diplomatlar, “Bugün tanık olduğumuz şey, İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü günlük vahşet suçlarıdır; Gazze’de ve işgal altındaki Batı Şeria’da yaşanan bu tablo, sistematik bir vahşileştirme, insanlıktan çıkarma ve zorla yerinden etme kampanyasına dönüşmüştür” diyerek tabloyu özetliyor. Büyükelçiler, “Sessizlik ve tarafsızlık, soykırım karşısında suç ortaklığıdır” diyerek Brüksel’in kayıtsızlığını da tarihe not düşmekteler.

Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unun, çoğu çocuk olmak üzere, işgalci israil’in bombardımanlarında öldürüldüğüne ya da ağır yaralandığına işaret edilen mektupta, sağ kalanların açlık, susuzluk ve çökmüş sağlık sistemiyle baş başa kaldığı belirtiliyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın “soykırım riski” tespiti, bu vahşetin yalnızca bir insanlık dramı değil, uluslararası hukuk açısından da ağır bir suç olduğunu gözler önüne seriyor.

Eski büyükelçiler AB’ye acil bir eylem planı sunarak, Gazze’ye insani yardımların önkoşulsuz ulaştırılmasından, işgalci İsrail’e silah ihracatının durdurulmasına; yasa dışı yerleşimlerle ticaretin yasaklanmasından israil’in AB araştırma programlarından çıkarılmasına kadar dokuz maddelik bir yol haritası çizdiler.

Aynı günlerde, Latin Amerika’dan da önemli bir çağrı yapıldı. Kolombiya’nın başkenti Bogota’da, Kolombiya ve Güney Afrika’nın öncülüğünde düzenlenen ve 30 ülkenin katıldığı uluslararası konferansta israil’e karşı hazırlanan altı maddelik bir eylem planı kabul edildi.

Bogota’da alınan kararlar son derece netti:

* İsrail’e silah, mühimmat ve çift kullanımlı ürün gönderimi tamamen engellenecek.

* İsrail’e silah taşıyan gemiler hiçbir limana kabul edilmeyecek, yakıt ve hizmet sağlanmayacak.

* İmzacı ülkelerin bandırasındaki gemilerin İsrail’e askeri malzeme taşıması yasaklanacak.

* İsrail’le yürürlükte olan tüm kamu anlaşmaları gözden geçirilecek, gerekirse iptal edilecek.

* Uluslararası mahkemelerin aldığı yaptırım kararlarına tam uyum sağlanacak.

* Filistin topraklarında suç işleyenlerin imzacı ülkelerin mahkemelerinde yargılanabilmesi için yasal düzenlemeler yapılacak.

Bolivya, Kolombiya, Küba, Endonezya, Irak, Libya, Malezya, Namibya, Nikaragua, Umman, Saint Vincent ve Grenadinler ile Güney Afrika’nın imzaladığı plana daha sonra Türkiye’de katılım sağladığını duyurdu.

Konferans sonrası yayımlanan bildiride, “İsrail için dokunulmazlık dönemi sona ermiştir” denildi. Katılımcı devletler, uluslararası hukukun hiçbir korku ya da kayırmacılığa yer bırakmadan uygulanması gerektiğini vurguladı.

Avrupa’daki diplomatik vicdan çağrısı ve Bogota’daki uluslararası zirvenin,  İsrail’in hareket alanını daraltıp onu daha fazla yalnızlaştıracak girişimlerden olduğunu söyleyebiliriz. Artık hiçbir ülke, yaşanan yıkımı görmezden gelerek kendini sorumluluktan azade kılamıyor. Sadece kınama mesajları değil, fiili yaptırımlar da gündeme geliyor. Sessiz kalmanın suç ortaklığı olduğu kanaati vicdanları yerinde tutamıyor.

İsrail hükümeti uzun süredir “Batı’nın desteği” söylemine yaslanarak hareket ediyordu. Ancak bugün, hem Avrupa’nın eski diplomatlarından hem de Latin Amerika ve Afrika ülkelerinden gelen bu güçlü mesaj, işgal çetesinin stratejik yalnızlığını da perçinliyor.

Soykırım suçlusu israil’in zulmü karşısında uluslararası toplumun gecikmiş tepkisi kararlılıkla sürdürülürse, işgal ve katliamların son bulması için önemli bir kapı aralanabilir.


Comments are closed.