Ağu
14
Gönderen: admin, Makale, Ağustos-14-2025

Gazze Şeridi’nde iki yıldır süren İsrail saldırılarının boyutlarını ve yaşanan dramı dünyaya duyuranlar fedakâr gazetecilerdi. Gökyüzünün her gün bombaların gölgesiyle karardığını, açlık ve korkuyla daha yürümeye başlamadan tanışan çocukları onların tamamen gerçek fotoğraf ve anonslarından öğrenmekteydik.

İşgalci İsrail’in saldırılarının en ağır günlerinde bile sesini dünyaya ulaştıran ender isimlerden biri de Filistinli gazeteci Enes Cemal Eş-Şerif’di. Hayatı boyunca savaşın, yoksulluğun ve kuşatmanın gölgesinde yaşayan Enes’in dilinden dökülenler sadece haber değildi; o, kalemi ve kamerasıyla Gazze’nin susturulamaz çığlığıydı.

Enes, Gazze’de Şifa Hastanesi yakınındaki basın çadırına düzenlenen İsrail hava saldırısında, beş meslektaşıyla birlikte 10 Ağustos 2025’te hayatını kaybetti. İki yıldır katledilen 238 meslektaşının arasına o da katıldı. Bir gazeteciyi öldürmek sadece tek bir kişiye düşmanlık beslemek olarak algılanmamalı; Siyonistlerin düşmanlığı, Gazze halkının bitmek tükenmek bilmeyen sesine, duruşunaydı. Bu sesi tüm dünyaya duyuran gazetecileri katletmekle Gazze’nin çığlıklarının artık duyulmaz hale gelmesi amaçlanmaktaydı.

Enes Cemal Eş-Şerif, 1996 yılında Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda doğmuştu. Çocukluğu savaş sirenleri, yıkılan evler ve gökyüzünden yağan ateşler geçmişti. 2018’de El-Aksa Üniversitesi Radyo-Televizyon bölümünden mezun olarak mesleğine adım atmıştı. Mesleğine olan sevdası ve kamerasına olan bağlılığı, onu halkının nefesini, acısını, umudunu taşımaya yönlendirdi. Al Jazeera Gazze muhabiri olduğunda, sadece habercilik yapmıyor, bir halkın varoluş mücadelesini kayıt altına alıyordu.

O, cesaretiyle Gazze’deki medya ablukasını kıran nadir seslerden biriydi. Kamerası, beton yığınlarının altında ekmek kırıntılarını arayan elleri, açlıktan ağlayan çocukların gözyaşını ve soğukta titreyen insanları gösteriyordu. Onun kamerası, bitmek tükenmek bilmeyen Gazze inancını ve direnişini yansıtıyordu. Ablukanın en ağır günlerinde, iletişimin tamamen kesildiği anlarda, internet sinyali bulmak için evlerin ve hastanelerin çatılarına tırmanıyor, kayıt altına aldığı kareleri haber ajanslarına gönderebilmenin telaşını yaşıyordu.

“En acı verici şey sadece bombalamalar değil, bir çocuğun bütün gün tek bir öğün bile yiyemeden ağladığını görmek.” demişti Enes… Ama o da kardeşleri gibi aç yatıyor, uykusuz kalıyor, saldırılara maruz kalıyordu. Yaşanan katliamların dehşeti karşısında dayanamadığında, “devam et Enes, durma, sen bizim sesimizsin.” desteğiyle motive olmaktaydı.

İsrail’in UNRWA okullarını, hastaneleri ve yoğun nüfuslu bölgeleri hedef alan saldırılarını belgelediği için cesareti nedeniyle Uluslararası Af Örgütü Avustralya tarafından “İnsan Hakları Savunucusu” ödülüne layık görülmüştü. Bu cesur duruş, onu işgalci İsrail ordusunun hedefi hâline getirmiş, hakkında defalarca kışkırtma kampanyaları yürütülmüştü. Enes, siyonistlerden açık tehditler almaktaydı. 11 Aralık 2023’te ailesinin evi bombalanmış, 65 yaşındaki babası Cemal eş-Şerif hayatını kaybetmişti.

O, yalnızca gazetecilik mesleğinin değil, vicdanın da bir sembolüydü. Gazze’den çıkıp Katar’a geçme fırsatını, “Gazze’den cennete çıkarım ancak” diyerek reddetmişti. Ölümün gölgesinde bile haber yapmaya devam etmesi, onu Filistin direnişinin yaşayan hafızasına dönüştürdü. Onun kamerası çalıştığı sürece, Gazze’nin sesi duyuluyordu.

Enes’in 25 Temmuz 2025’te ölümle tehdit edildikten sonra kaleme aldığı vasiyet, bugün, ardında bıraktığı en etkili miraslardan biri olarak geriye kaldı:


“Eğer bu sözlerim size ulaşırsa, bilin ki İsrail beni öldürmeyi ve sesimi susturmayı başarmıştır… Filistin’i size emanet ediyorum. Çocuklarımızın, kadınlarımızın naaşları yüreklerinizi sarsmıyorsa Allah şahit olsun, ben susmayacağım… Zincirlerin sizi susturmasına, sınırların sizi durdurmasına izin vermeyin. Onur ve özgürlük güneşi gasp edilmiş ülkemizin üzerinde parıldayana kadar köprü olun. Ailemi, evlatlarımı, sevgili kızım Şam’ı ve oğlum Salah’ı size emanet ediyorum. Allah’ım, kanımı halkım için özgürlük yolunu aydınlatan bir ışık kıl.”

Bugün, Gazze’nin harabe sokaklarında onun adı hâlâ fısıldanıyor. O, hayatıyla olduğu kadar ölümüyle de bir davayı taşımaya devam ediyor. Enes, görevini son ana kadar yaptı; milyarlarca insanın, güçlü olduğu sanılan devletlerin ve yöneticilerin yapamadığını, bir kamera ve bir yürekle yaptı.

Artık o, haber merkezlerinde değil, Filistin’in direniş tarihinde bıraktığı son çağrısıyla yaşıyor:
“Gazze’yi unutmayın.”


Comments are closed.