Eki
12
Gönderen: admin, Düşünce, Ekim-12-2012

Her dönemin, kendisinden nefret edilen, zorba, zalim güçleri hep olagelmiştir. Çağının insanlarına acılar yaşatan, elde ettiği ekonomik ve askeri güçle ulaştığı hayat formunu dikte eden bu idarelerin ortak vasfı emperyal yönleridir.

Güçlerine güvendiklerinden, kendilerinin kullanmasını önceledikleri kaynakları sömürmüşler, zenginlik olan farklılıkları görmezden gelen, yok sayan yaklaşımla kültürleri imha etmişlerdir. En temel insani, vicdani duyguların budandığı, çıkar, menfaat, güç, şiddet, bencillik, şehvetperestlik gibi öğelerin kendisini gösterme fırsatını rahatça bulabildiği bu zalim idarelerin gölgesinde, tüm insani değerlerin sömürüldüğüne, kişiliksiz, silik yığınların oluştuğuna tarih tanıklık etmiştir.

Bahsettiğim bu zorba idarelerin biçtikleri kara elbise, son 200 yıllık tarih içerisinde tam olarak ABD’nin üzerine oturmaktadır.

Ayak bastığı yeni kıtada milyonlarca Kızılderili ırkını katleden, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak açıkça insanlık suçu işleyen, Vietnam’da, Somali’de, Irak’ta, Afganistan’da katliamlar gerçekleştiren, dünyanın her yerini açık hava hapishanesine çeviren, birçok ülkenin topraklarında ve hatta deniz üstlerinde işkencehaneler oluşturan, bu çağın insanlarına Ebu gureybleri, Guantanamoları, Bagramları yaşatan ABD, kendisinden en çok nefret ve öfke duyulması gereken büyük şeytan olarak bugün karşımızda durmaktadır.

Bu vahşi bilançonun belki de en vahimi, ABD’nin kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan toplumlara, Demokrasiyi, laikliği, liberal düşünmeyi ve kapitalist gibi tüketmeyi kurtuluş olarak dayatması olmuştur. Çünkü direnirken veya her şeyden habersiz bahçesinde, evinde bulunuyorken öldürülen Müslümanlar, Allah’ın dilemesiyle şehit olarak ağırlanabilecektir, ama demokratik, liberal rüzgârlardan etkilenerek, bu modeli içselleştiren, hayat tarzı –din- edinen insanların ahiretleri perişan olacaktır. Bundan daha vahim bir akıbet ise bulunmamaktadır.

İşte bugün Ortadoğu halklarının ayaklanmalarını da kendi çıkarlarına uygun olarak değerlendirmek isteyen ABD, yıllardır bölge valisi olarak atadığı hain diktatörlerin karşısında, halkların ise yanındaymış gibi rol kesmeye kalkışmaktadır. Kendi çıkarları ve İsrail’in güvenliği için her türlü hesabın peşinde olan emperyalist zihniyetin bu şirinliklerine bölge halklarının kendilerini kaptırmaması gerekmektedir.

Vahyin ışığıyla bir medeniyet inşa etme sorumluluğunu taşıyan biz Müslümanlar, dostumuzu ve düşmanımızı, öfkemizi ve sevgimizi, kinimizi ve merhametimizi hep o vahyin rehberliğine göre tespit etmekle mükellef olduğumuzu bilmekteyiz. Ve bu bilgi de bizlere, yaşadığımız çağda düşman tanımına en uygun olarak ABD ve müttefiklerini işaret etmektedir.

Ayrıca, büyük şeytan Amerika’nın karşısında duracağına, gücünden ve etkisinden çekinerek, siyasal hesaplar adına ittifaklar kuran, topraklarını bu katillere peşkeş çeken, NATO içerisinde yer alarak Afgan halkının katledilmesine ortak olan, Irak’ta ve bölgede gerçekleşen katliamların lojistik desteğini sağlayan, sayısız uçan işkencehanelerin ikmal yapma fırsatını bulduğu üsleri topraklarında kurduran, Siyonist israil çetesinin güvenliği için füze kalkanlarının Malatya’da yerleşmesine müsaade eden zihniyetin sözlüklerde karşılığının işbirlikçilik olduğunu da hatırlanması gerekmektedir.

Ve bizler hem ABD’ye, hem de işbirlikçilerine tepkimizi ortaya koyabilmek adına İncirlik üssüne yürüyoruz. ABD ve ortaklarından beri olduğumuzu ilan edebilmek, imanımızın böyle bir zilleti kaldıramayacağını duyurabilmek için meydanlara iniyoruz.

Sağcı, muhafazakâr, devletçi kirli kimlikleri ile bulanmışların 1968 yılında 6. Filo’ya karşı gösterdikleri tavrın İslami hareketlere atfedilmesinin çirkin bir yakıştırma olduğunu hatırlatarak, “La” diyen hiçbir mü’minin kalplerinde İslam düşmanlarına yönelik bir sevgi ve ilginin bulunamayacağını hatırlatabilmek için Adana, İncirliğe gidiyoruz.

Rabbim kabul eylesin…


Comments are closed.