Haz
18
Gönderen: admin, Röportaj, RP Yaptığımız, Haziran-18-2009

 Pakistan’ın Svat bölgesi Başkent İslamabad’a 120 km uzaklıkta Pakistan’ın en önemli turistik yerlerindedir. Kabilelerin hâkim olduğu Svat vadisi, özerk yapısı itibariyle bugüne dek daima şer’i kanunların uygulandığı bir yer olmuştur.

Geçtiğimiz ay ABD uçakları ve Pakistan Ordusunun saldırılarına maruz kalan Svat bölgesinde büyük bir yıkım ve sefalet yaşanıyor. Kendi insanlarını adeta gözünü kırpmadan katleden Pakistan ordusunun bu saldırıları sonucunda büyük bir insanlık dramı ortaya çıkmıştır. 3000’e yakın insanın hayatını kaybettiği Svat Vadisi’nde dünyanın en büyük iç göçlerinden birinin yaşandığı görülüyor. 2.500.000 insan evlerinden uzak derme çatma çadırlarda ve açık arazide yaşam mücadelesi veriyor.

Bir programa katılmak için İstanbul’da bulunan Cemaat-i İslami Keşmir Sorumlusu Abdul Rasheed TURABİ ile Svat’ta yaşananları ve insanlık dramını konuştuk.

 

Hamza ER : Svat bölgesinde yaşanan çatışmaları oluşturan sebepler nelerdir?
Abdul Rasheed TURABİ: Svat eskiden beri özerk bir bölgeydi. Bundan dolayı ayrı bir hukuk sistemi vardı. İngiliz işgali zamanında da öyleydi. Pakistan’ın kuruluşundan sonra 1969’a kadar bu sistem devam etti. Federal anlayışa geçilince bu özerklik kaldırıldı. Halk bundan çok rahatsız oldu. Halkın arasındaki en zor kararlar bile 1-2 hafta içerisinde çözülüyordu. Ama bu şeri sistem kalkınca dava süreçleri uzadı. Davaların aylar yıllar sürmesi, avukatlara başvurulması, gel git masrafı halkın huzurunu bozdu. 1990 yılına kadar bu durum devam etti. 1990 yılında açıktan biz şeri sistemi istiyoruz şeklinde hareket başladı.

Hamza ER : Pervez Müşerref yönetimiyle diyaloglar nasıldı?
A.Rasheed TURABİ: Müşerref zamanında eski sistemin geri kalmasını bırakın, seküler, laik anlayışın hakimiyeti daha bir kendini göstedi. Bu baskı Svat halkının tedirginliğini arttırdı. İşte bu birikim sonunda patlak vererek bugünkü noktaya gelindi…

Hamza ER : Bölge aşiretleri ile Zerdari arasında imzalanan şeriat anlaşmasının etkileri nasıl oldu?
A.Rasheed TURABİ: Bahsettiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda Zerdari ile bölge arasında bir anlaşma yapıldı. Gerçekleşen İslam hukukuna geçiş anlaşmasına göre  kadılar yeniden atanacaktı. Buna ilk itiraz eden ABD oldu. ABD, “bu anlaşma Talibanın hareketini güçlendirecektir” diyerek rahatsızlığını ortaya koydu.

Hamza ER : Sadece ABD’mi tedirgin oldu?
A.Rasheed TURABİ: Sadece ABD değil tabii ki… Ayrıca Hindistan’ın bu konuda bölgeye yönelik ciddi bir müdahalesi vardır. Bu pek bilinmemektedir. Bakın Afganistan’ın 26 noktasında Hindistan konsolosluğu vardır. Hangi ülkede bu kadar çok konsolosluk vardır… Kendi ajanlarını göndererek o bölgede yanlış yönlendirmelerle olumsuz eylemlere sebep oldular. Tahribat gerçekleştirdiler. Mesela Pakistan birliklerine kurşun sıktırılarak provokasyon yapıldı.
Aslında önemli nokta şudur. Anlaşma gereği o bölgeye kadılar atanacaktı. Bu kadılar devletin merkezi tarafından İslamad’tan atansa da, Svat’taki yönetime danışılması gerekiyordu. Fakat Zerdari’nin baskın seküler algısı buna engel oldu. Çıkarılan liste Svat’ın yerli halkından bağımsız hazırlandı. Bu oldu bitti Svat halkında “oyuna mı getiriliyoruz” endişesini oluşturdu ve ortam gerildi.


İmandan Nasibi Olmayanlar Korkak ve Kullanılmaya Müsait Olurlar

Hamza ER : ABD başkanı Barak Obama seçimlerden önce Irak’taki birliklerini çekip Afganistan’a ağırlık vereceğini ve oradaki direnişi bitirme konusunda ısrarlı olduğunu beyan etmişti. Svat saldırıları bu projenin bir başlangıcı olabilir mi?
A.Rasheed TURABİ: Tabii ki…  Pakistan üzerinde bir tehdit oluşturuldu. Sen İslami direnişi, gelişmeyi çözemezsen biz girip çözeriz tehdidiyle karşılaştı. Pakistan hükümeti bir baskı altında kaldı…

Hamza ER : Pakistan devlet başkanı Zerdari kendi insanlarını bombalıyor. Ne boyutta vaatler alabilir bir insan bu derece katliamlar yapabilmek için?
A.Rasheed TURABİ: İmanın gücünü keşfedemeyenler korkak olur. Yönetimin başındaki insanlar bu durumdadır. İmandan nasipleri yoktur. Ayrıca yurtdışındaki mal varlıklarına el konma endişesiyle de kullanılmaya müsaittirler. Yurtdışında  kişisel olarak milyon dolarları bulunmaktadır. Bunu kaybetme korkusu bu adamlara her şeyi yaptırır.

İşgalci Rusya Olduğunda Mücadele Cihad Oluyor da, ABD’ye Karşı Neden Cihad Olmuyor?

Hamza ER : Hükümet güçleri, Tehrik-i Taliban-ı Pakistan’la neden savaşıyor?
 A.Rasheed TURABİ: Bu katliam, bu savaş ABD’nin savaşıdır, fitnesidir. Pakistan Afganistan sınır çizgisine baktığımızda her iki tarafta da aynı milletin yaşadığını görürüz. Ortada bir çizgi var ama insanlar aynı bölgenin insanı… Rusya Afganistan’a girdiği zaman Rusya’ya karşı bir savaş vardı. Bu Cihad olarak ilan edildi. Pakistan tarafında ki aynı ırktan olan insanlar resmen kendi savaşları gibi sınırı aşıp içeri girdiler, Cihada katıldılar. Ne zaman ABD o topraklara geldi ve işgal etti, bölge insanı sormaya başladı: “işgalci Rusya olduğunda mücadele cihad oluyor da ABD’ye karşı neden cihad olmuyor!” ABD’ye karşı mücadeleyi de cihad ruhuyla yapmak istiyorlar. ABD’nin Afganistan’a  girdiği ilk birkaç hafta içinde binlerce insan silahlı bir şekilde Pakistan’dan o topraklara girdiler. Savaş var diye, işgal var diye girdiler.
          Bu insan akışının durdurulması için ABD Pakistan’a baskı yapmaya başladı. O zaman Bush yönetimdeydi ve açık bir şekilde Pervez Müşerref’i tehdit etti. “Bizimle var mısın değil misin karar ver, değilsen  Pakistan’ı taş devrine çeviririz” dedi.
İşte Pakistan askeri ile Savaşçıların karşı karşıya gelmesinin sebebi budur. Pakistan hükümeti sınırdan insan geçişine ve faaliyetlere engel olmaya kalkıştığında bu sefer cihad ruhuyla bunu yapmak isteyen insanlarla baş başa geliyorlar. Gitmek istiyorlar, gidemezsiniz diyorlar. Ve aralarında çatışma yaşanıyor.  Aynı zamanda Pakistan hükümetine yönelik ABD işbirlikçiliği sebebiyle de bir kızgınlık var. Bu ve benzeri hadiseler birleşince çatışmalar kaçınılmaz oluyor.

Hamza ER : Tehrik-i Taliban-ı Pakistan ile Afganistan Taliban’ı arasında organik birliktelik var mı?
A.Rasheed TURABİ: Pakistan Taliban’ı organik yapı olarak Afgan Talibanı ile aynı değil. O bölgede reaksiyon olarak değişik değişik cemaatler ayaklanma gösterdiler. Bunlar zaten bir değil ve merkezi bir komutayla hareket eden güç değiller. Afganistan’da ki merkezi bir güçle hareket eden bir güç vardı. Ama burada değişik değişik Taliban güçleri vardı. Afganistan’da ki direniş bir milletin direnişidir.   

Hamza ER : Bölge halkına yönelik saldırılarda binlerce sivil de hayatını kaybetti. Kısa süre içerisinde nasıl bu sayılara ulaşıldı?
A.Rasheed TURABİ: ABD insansız uçaklarla havadan bombalama yapıyor. Mesela bir yerde kalabalık birilerini görüyor, “düğün yeri gibi” uçaklar bunu keşfedemiyor düğün müdür, başka bir şey mi. Yirmi, otuz kişiyi bir yerde toplu bir şekilde görünce hemen bombalıyor. Bundan dolayı sivil ölümleri de oldukça fazla oluyor.


Bölge İnsanı Tamamen Sahipsiz Bırakılmıştır

Hamza ER : Yaşanan bu saldırılardan sonra 2.500.000’a yakın insan Mülteci durumuna düştü. Mültecilerin durumu hakkında bilgi alabilir miyiz?
A.Rasheed TURABİ: Mültecilerin bulundukları bölgede Cemaati İslami “Al hizmet” adıyla yardımlaşma çalışması yapıyor. Bölge insanı mültecilere kendi evlerini açtılar. Bir evde elli ile yüz elli arasında misafir var. Mülteci olan o iki milyon insanın şu an ruhları yaralı, zihinleri yaralı. Sadece yerlerinden, evlerinden olmadılar. Psikolojik olarak da bunalım içerisindeler. Kamplarda çok ciddi problemler var. Kamplarda yaşayanlar, mültecilerin %10’u kadardır. Geri kalan kamplarda yaşamıyor. Ayrıca ben soruyorum, sadece bir çadır kurmakla kamp mı oluyor. İş bitmiş mi oluyor. Tabii ki hayır.
Orada uluslar arası bir şey göremiyoruz. Cemaati İslamiye dışında bazı küçük yerli vakıflar şu an hareket halinde yardım çalışması yürütüyor. IHH’nın yardımları oldu. Şimdi de Cansuyu’nun hazırlık içerisinde olduğunu duyduk. Ama bu yapılan yardımlar inanın çok çok küçük oranda…  Göze çarpan ciddi bir hareket maalesef yoktur.

Hamza ER : Cemaati İslamiye olarak çağrınız nedir?
A.Rasheed TURABİ: Huzursuzluğun bitmesini ve anlaşma yapılmasını istiyoruz. Böyle bir yola girilmesi gerekiyor. Cemaati islamiye, bu tür  operasyonlar ile hiçbir şeyin başarılamayacağına inanıyor. Aksine direnen silahlı güçlerin sayısının kat kat artacağını ve tepkinin daha da  büyük olacağını hükümete hatırlatıyor.

Hamza ER : Kamuoyu neden bu insanlık dramına seyirci kaldı?
A.Rasheed TURABİ: Uluslararası medya işgal ve saldırı politikalarının güçlü bir cephesidir. İkincisi burada Taliban hakkında kötü bir imaj oluşturularak katliamlar meşru gösterilmeye çalışılıyor. Bazı saldırı ve uygulamalar mafya ve kirli eller tarafından işlendi. Ve bunlara Taliban etiketi vuruldu. Taliban’ı kirleterek yalnızlaşması amaçlanıyor. Böylece öldürülen veya mülteci konumuna düşen bölge insanına karşı dünya medyası da, Müslüman medyası da şaşkın ve çekimser yaklaşıyor.


Comments are closed.